Friedrich SARRE
Küçükasya Seyahatnamesi (1895 Yazı)
Küçükmuhsine Köyü
Yol Tokalı (Takkeli) Dağ’ın eteğinden dolaşarak ve bir dizi kurumuş su yatağı ile geniş bir volkanik curüf alanından geçerek Sürek Ovası adlı yeşil ve verimli bir ovaya iniyor. Sürek Ovası’nı da güçlü bir nehir olan Başara Su (Ulu Çay) suluyor. Bu nehir aşağıda ki Konya’ya da akan ve şehrin suyunu borçlu olduğu nehir çünkü Başara Su sıcak aylarda kurumuyor. Daha sonra sağımızda yer alan küçük vadiye döndük ve kısa sürede Keçimuslu köyüne [Keçimuhsine, Küçükmuhsine] geldik.
Takriben 200 haneli köyün ortasından söğüt ağaçlarıyla çevrelenmiş küçük bir ırmak akıyor ve her iki tarafta yüksekliği 100 metreyi bulan dağ sıraları zemine dimdik iniyor. Bu dağların yüzeyine bir sürü mağara oyulmuş ve bu oyuklar kayaların içindeki diğer bir dizi mağaraya açılıyor. Bu mağaralar yerli halk tarafından ahır veya depo olarak kullanılıyor. Mağaraların bazıları eskiden mezar odası olarak kullanılmışa benziyor. Bu manzara insanın üzerinde müthiş ve ilginç bir etki yaratıyor. Kaya duvarlarının örten ve sadece mağara ağızlarının karalığı tarafından kesilen gri ton, kayalığın dibindeki köy evlerinde de devam ediyor. Ve insan mağara evlerinin nerede bitip, aynı taştan yapılan küp şeklindeki köy evlerinin nerede başladığını kestiremiyor. Kaya duvarlarında ki mağara girişleri gibi, evlerin koyu renk pencere boşlukları ve ahşap kirişlerin taşıdığı verandalar da duvarların tekdüze renginden ayrılıyor. Sadece kare planlı ve sade bir yapı olan caminin duvarları beyazlatılmış ve bu duvarlar tek renkli manzarada bir kesinti meydana getiriyorlar. Caminin bir yanından yükselen sivri damlı küçük ahşap kule, minare işlevi görüyor.
Manzara, akşam olup dolunay ortalığı neredeyse gün gibi aydınlatırken özel bir karaktere bürünüyor. Bize mola yeri olarak tavsiye edilen küçük evin damında uzun süre oturarak önümüze serilen ilginç manzarayı seyrettik.
Bu köyün kadınlarının hemen hemen hiçbirinin peçe takmaması ve erkeklerin bakışlarından kaçmaması dikkatimizi çekti, ama çok az sayıda ki haremlik ve selamlık olarak ayrılmış yerlerde kadın-erkek dağılımının çok büyük eşitsizlik gösterdiğini de defalarca gözlemledik. Yörük kızlarında peçe takma adeti hiç görülmez, ama burada karşımızdaki halk Türk’tü.
Zaptiyemize ve hizmetkârımıza, gideceğimiz yerlerde elişleri satın almak niyetinde olduğumuzu ve bunu her yerde yöre halkına duyurmaları talimatını verdiğimizden, akşamüzeri bize göstermek için getirilen nakış işlerinden satın alıyorduk. Az sayıda gezginin uğradığı bu çevrede iyi alışveriş yapma umudunu taşıyorduk. Alışverişi sonucu vardırmak genellikle zor oluyordu, çünkü insanlar o kadar yüksek fiyat talep ediyorlardı ki, sattıkları malın değerini kendilerinin de bilmediğini veya zaten “eski taşları” çok sevdikleri için pek de normal bulmadıkları yabancıların, mantık dışı fiyatları ödeyeceklerini sandıklarını düşünmeye başladık. Böyle durumlarda kabul edilir bir fiyatı hedeflemek ve malı ele geçirmek zor oluyordu, çünkü Türk köylüsü utanç duygusundan ötürü bir kere vermiş bulunduğu fiyattan çok aşağı inmiyordu. Bize uygun görünen yol, önce bizim düşük fiyatı teklif etmemiz ve bu fiyatın reddedildiği hallerde fiyatı bizim artırmamız oldu. Nitekim bu yöntemle çok ucuza alışveriş edebildik. Yalnız, akşamüzeri fiyatını çok yüksek bulduğumuz için satın almak istemediğimiz bazı malların, ertesi sabah oradan ayrılırken daha ucuza bırakıldığı da oldu.
7 Temmuz günü saat sekize çeyrek kala Keçimuslu’dan ayrıldık, Başara Su vadisine geri döndük.
HALICILIK
Küçükmuhsine (Keçimuhsine) dokumaları İçin bkz. 1. Kocadağ, "Konya Küçükmuhsine Malı ve Cicimleri", Türk Halk Kültüründen Derlemeler,1994, Kültür Bakanlığı, Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 1996, s. 73- 83.
Konya yöresinin ünlü halı dokuma merkezlerinden biri de Küçükmuhsine (Keçimuhsine) yöresidir. Eski örnekleri daha çok, Karapınar civarında hataplı halı veya hataplı kilim diye bilinen, üst üste yerleştirilen mihraplardan meydana gelen desenleriyle tanınır. Halk arasında, bu motifin hayat ağacını sembolize ettiği ve İslâm inancına göre de, dallardan her birinin tarikatın derecelerini gösterdiği kabul edilir (Res.28).
Keçimuhsine halılarının yeni dokunan Örnekleri yatak halısı, duvar halısı, namaz seccadesi ismiyle bilinir. Yörede cicim teknikli dokumalar da yaygındır. Dokumanın malzemesi yündür. İğ ile iplik haline getirilen yünler gelep hâline getirilerek boyanır. Renklerinde, halkın deyimiyle, "kırmızı, kara mavi, kara yeşil, vişne çürüğü, siyah, demiri kahverengi, beyaz, açık yeşil, hava rengi (mavi), cevizi yeşil, açık mavi ve göğ (boyanmamış siyah ve beyaz renkli koyun yünü)" hakimdir. Bir halı, yine,halkın deyimiyle, "kara su (dar kenar), san su (geniş kenar), şapdal (zemin çerçevesi), çörekler, göl, ayna, üzlük, tosbağa (göbek)" bölümlerinden meydana gelir. Bunlardan her biri farklı desenlerle bezenir. Halk arasında motife nağış (nakış) denir. Nahşlar İçinde çiçek, sıçan dişi (ince, dar su), tosbağa (kaplumbağa), Haççanın suyu, çakı, el motifleriyle, gurt (kurt), örümcek, deve figürleri görülür.